SİBEL KÖKLÜ
Henüz 23 yaşında olan Melda Bekcan az zamanda çok işler başardı. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni ikinci sınıfta bırakıp, ikinci el kıyafet satan bir mağazada çalışmaya başladı. Ardından garsonluk, modellik, sunuculuk yaptı, matematik dersi verdi. Üniversite sınavlarına tekrar girip İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandı. Şu anda son sınıfta okuyor. “Deliyürek” filminden sonra, dizinin ocak ayında başlayacak yeni bölümlerinde de oynayacağını söylüyor.
“Deliyürek”e nasıl katıldınız?
Aslında filmin yönetmeni Osman Sınav’la görüşmeye bir dizi için gitmiştim. İki gün sonra çağırıp Diyarbakır biletimi verdiler. Sınavlarımı bırakıp ertesi gün yola çıktım.
Çekimler nasıl geçti?
70 derece sıcaklık vardı ve çekimler 70 gün sürdü. İstanbul’da doğmuş büyümüş bir insanım, bu sıcağa alışkın değilim. Işık, makyaj, topuklu ayakkabı, tekrarlanan sahneler vs. çok zordu.
Filmin başarı şansı nedir sizce?
Böyle bir yönetmen ve kadroyla çalıştığım için çok şanslıyım. Filme çok güveniyorum çünkü çok uğraştık. Geniş kitlelere hitap edeceğinden eminim.
Deliyürek’in yeni bölümlerinin ocak ayında başlayacağı söyleniyor. Dizide de oynayacak mısınız?
Evet, Yusuf Miroğlu’nun sevgilisi Zeynep rolünü oynayacağım.
Daha önce Zeynep’i oynayan Zeynep Tokuş bazı eleştiriler getirerek diziden ayrılmıştı. O eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konu tamamen benim dışımda. Ben kendisini hiç tanımıyorum. Ben geldiğimde o konu kapanmıştı.
Alışveriş yaparken mankenlik teklifi aldı
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Bir gün Taksim’de alışveriş yaparken, bir mankenlik ajansından teklif aldım ama Trakya Üniversitesi’ni kazanınca kabul etmedim. İkinci sınıfta okulu bıraktım. İstanbul’a dönünce ilk işim Atlas Pasajı’nda ikinci el kıyafet satmak oldu. Godet’te servis elemanı olarak çalıştım. Moda çekimine gelen bir fotoğrafçı benimle çalışmak istediğini söyledi ama pek oralı olmadım. Kendi paramı kazanmam gerekiyordu. Tıp fakültesini bıraktığım için ailemle aram biraz bozulmuştu. Fotoğraf çekimlerini ancak bir yıl sonra yapabildik. O fotoğrafı bir ajansa verdim ve ajans beni kataloğuna aldı.
Sonrası kolay oldu mu?
Kolay olmadı, kimse yardım etmedi. Sürüm sürüm süründüm. Çok sıkıntı çektim. Hiç podyuma çıkmadım, modellik yaptım. Bunu oyuncu olmak için bir basamak olarak kullandım. İlk oyunculuk deneyimlerim reklam filmleriyle oldu. Akbank’ın kan kardeşliği reklamında oynadım. Bir deterjan reklamında “Çok çalışmam lazım anne” diyen çocuğun annesini oynadım. Bir gün bile arkadaşlarımla kantinde oturup çay içmedim, hep koşturdum, çok çalıştım. Şimdi karşılığını alıyorum.
James Bond filminde oynamanız nasıl gerçekleşti?
“Dünya Yetmez” filminin bir bölümü İstanbul’da çekilecekti. Ama kadın oyuncusu Denise Richards gelmeyince ben onun yerine oynadım, dublörlük yaptım. Benim için dönüm noktası oldu. Bu işin eğitimini almaya karar verdim. Diksiyon dersi aldım, oyunculukla ilgili workshop’lara katıldım. Ardından “Zor Hedef” ve “Şafak Operasyonu” dizilerinde oynadım. Sunuculuk yaptım, magazin ve müzik programları sundum.
Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
Potansiyelim olduğunu biliyorum. Sesim güzel olsaydı albüm yapardım. Şöhret olmanın çok kısa yolları var, ben bugüne kadar işim dışında hiç gündeme gelmedim. Sadece sahip olduğum özellikleri değerlendiriyorum.
“Galada insanlar çığlık çığlığa bağırdılar”
Almanya’nın Berlin şehrinde yapılan gala tahminimizden çok iyi geçti. O gece Galatasaray-Barcelona maçı olmasına rağmen yaklaşık 2 bin kişi oradaydı. Biliyorsunuz “Vizontele”nin Almanya galasında bomba ihbarı yapılmıştı. Bizde öyle tatsızlıklar olmadı. Çok coşkulu geçti. Neredeyse eziliyorduk. Seyirciden en çok reaksiyonu Berlin’de aldık diyebilirim. En güzeli de filmin çıkışında insanların yüzündeki o ifadeyi görmekti. Konuşmamıza fırsat vermediler, çığlık çığlığa bağırdılar, resmen sıkıştırdılar bizi. Filmin bitmesini beklemeden bazı sahnelerde alkışladılar, çok güzeldi.”
“Ülkücüler sahip çıktı deniyor, alakası yok”
“Deli Yüreköte, aksiyona çok güzel işlenmiş bir duygusallık var. Film dizideki Yusuf Miroğlu ve Zeynep karakterlerinin Diyarbakır’a gitmesiyle başlıyor. Onun dışında, yepyeni bir kadro. Sadece bir flashback’le Kuşçu görünüyor. Konu diziden bağımsız bir şekilde gelişiyor. Senaryoda Gaffar Okkan cinayetine de değiniliyor ama asıl güneydoğuda dönen dolaplar anlatılıyor.
Filme ülkücüler sahip çıktı deniyor, alakası yok. Ben yorum yapmak istemiyorum ama böyle bir şey söz konusu değil. Çamur atma bunlar. Bir haberin böyle yansıtılması güzel değil. Diyarbakır’daki galada yaşanan teknik aksaklıkların, makinistin sabotajı olduğu gibi iddialar çıktı. Doğru değil, teknik aksaklıklar her zaman olabilir. Biz filmi Diyarbakır’da çektik, en güzel şekilde gösterilmesini istedik. İnsanların büyük sevgisiyle karşılaştık. Sabote etmek söz konusu değil. Teknik hataların böyle yorumlanmasını hiç doğru bulmuyorum. Sonuçta biz bütün ekip olarak çok emek harcadık ama gerçekten buna değdi. Hepimiz çok mutluyuz.



